14 Aralık 2009 Pazartesi

ankara, yine yaptın yapacağını...

geçen seneki playoff finalindeki yıkımdan sonra bir daha ömrü hayatım boyunca ankara'ya gitmem diye düşünüyordum. takım dört maçtan 12 puan çıkarınca hacettepe deplasmanına gitmek kaçınılmaz olmuştu. ankara'da geçireceğim vakitin 10 saat olmasınında rolü vardı tabiki. maalesef ankara yine büyük bir hayal kırıklığının baş aktörü oluyordu.
mersin maçında futbolcuların ısınmak yerine gazetecilerle kulis yaptığını gördüğümde anlamış ve yazmıştım despotlukla aşırı rahatlık arasında doğru bir yerde durmak gerektiğini teknik heyet açısından. kocaeli maçındaki laubaliyette destekliyordu benim düşüncelerimi. futbol basit bir oyun ve bu söylemimi yineliyorum
dört haftadır galip gelen bir takımı bozup kadroyu sarsıcı bir şekilde değiştirmek maalesef bir hezimetin başlangıcı oluyor. şimdi yanlışları tespit edelim. ön libero'da taha aykut orta alanda köksal solda kıvanç ortada ercağ sağda ileri uçta okan, galip gelinen 4 maçın kadrosu bu. şimdi hacettepe maçına bakınca ön libero'da taha kıvanç, orta alana gelirsek solda eser yayla ortada köksal sağda ercağ, ileri uçta okan. aykut'un sakatlanmasıyla birlikte taha'nın yanına kıvanç çekiliyor, köksal soldan ortaya geçiyor, solada dışardan eser yayla giriyor. sahaya bakıyorum kıvanç o kadar alışmış ki ortadan hücuma dönük oynamaya taha ön libero'da tek başına savaşmak zorunda kalıyor. 55 dakika boyunca eser yayla sahada yok ayağına gelen top sayısı bir elin parmağını geçmez. köksal ortada kayıp ne geri dönüyor ne hücuma katkı veriyor. burada aykut sakatlandıysa yapılacak en basit şey taha'nın yanına mutlu'yu koyarsınız başka'da hiç bir değişikliğe gerek kalmaz. yani bir oyuncunuz sakatlandığında kadroya aldığınız birinin, 2 kişinin başka yerlere kaydırılmasına sebeb olmaması lazımdı bana göre.
maça gelirsek istekli başlayan taraftık 10. dakikada golüde bulduk fakat burada futbolcuların bir anlık boşluğuyla santrayla golü gördük kalemizde. (kocaeli maçında gözlemlediğimiz laubaliyet maalesef artarak devam etmekte takımımızda. bunun takım içinde kutuplaşmalara kadar ilerleyeceğini düşünüyorum. hem idari kadro hemde teknik kadro müthiş bir yönetim zaafiyeti içinde bence ileride göreceğiz bunları.) 1-1 den sonra şuursuzca basmaya ve müthiş boş ve geniş alanlar bırakmaya başladık hacettepe'ye onlarda bu fırsatları çok iyi değerlendirerek 4-1 gibi net bir skora imza attılar. dünkü maçla ilgili aslında yazılıp çizimesi gereken çok daha fazla şeyler var ama şurası kesin futbolcuların üstündeki baskı kalktı fakat bunun sonuçları çok hazin olacak gibi..
önümüzde bolu maçı var. inşallah kendini sorumlu hisseden kim varsa idari veya teknik kadro farketmez benim görebildiğim bazı şeyleri görebiliyordur ki kayıpsız aşabiliriz bu maçı.

7 Aralık 2009 Pazartesi

dört'te dört


inanılmaz bir değişim yaşıyor takım. kocaeli maçından önce bir anda kendimi ankara biletlerini alırken buldum. şimdi sahaya baktığımız zaman futbol adına çok komplike işler varyasyonlar değil, basit şeyler, ayağa pas, 4 kişilik hücum timinin orta sahayı çabuk katedip bir anda rakip sahada bitivermesi gibi gibi. maç öncesi ilk defa çok rahatım kesin galibiz diyorum en ufak bir tereddütüm dahi yok. nitekim skor beni yanıltmıyor 2-0. şimdi ne oldu bu takımada düşermiyiz acaba derken böyle bir seriye imza attı ve inşallah altı'ya bağlıyacak bu galbiyetleri. sanırım futbol esasında çok basit bir oyun, bu basit oyunu zorlaştırmak çok komplike bir şeymiş gibi laf kalabalığı yapmak futbolcuların kafasını bulandırıp,üstlerinde acaba becerebilecekmiyim hocanın söylediklerini şeklinde baskılara yol acıyor. kocaeli maçına bakıyorum takım ne yapıyor da bu kadar farklı diye sonuç koca bir hiç. takım iyi pas yapıyor, ortasaha'yı hızlı geçebilen 4 oyuncuyla sağlı, sollu gerekirse ortadan hücüma çıkıyor. iki tane ön liberosu o kadar iyi oturmuş ki defans'a fazla iş düşmüyor. şu bahsettiğim şeyleri iki,üç yıllık her aktif futbol seyircisi analiz edebilir. hoca'ya bakıyorum hoca'da çok basit ve düz şeyler söylüyor. mesela kocaeli maçı öncesi rakibin puan durumundaki sıralamasına bakıpta rehavet'e kapılmamalıyız diyor. belki de türk futbolunun en klişe ama bir o kadar da doğru demeçlerinden biri. buna rağmen takımda bir laubalilik seziyoruz çok cömertce harcanıyor pozisyonlar fakat takım kazanıyor hem de öyle çok büyük bir çaba veya mücadele göstermeden. esasında futbol gerçekten basit bir oyun. sanırım burada önemli olan futbolcularında buna inandırılıp bu yönde motive edilebilmeleri çünkü siz bir futbol dehasıda olasanız sahaya çıkıp mücadele eden 11 kişilik bir ekip herşey onların ellerinde veya ayaklarında. şu da çok önemli bence siz karşıdaki insanın sizi anlayabildiği kadar varsınız gerisi hikayedir. o yüzden herkesin anlayabileceği şekilde ifade ederseniz herkesin yapması gerekeni verim artabilir.



bir parantezde taraftara açıyorum, dün muhteşemdik alsancak yeşil kırmızı'ya boyanmıştı adeta. 90 dakika boyunca muaazam bir destek verdik. bu hafta ankara'dayız pazar günü orada'da aynı şekilde destekliyeceğiz takımımızı. önümüzde 2 maç var sonra ilk devre'yi tamamlanacak. 2 maçıda kazanıp 32 puanla başlamak istiyoruz ikinci devre'ye çünkü herkes biliyor bank asya birinci lig ikinci devre başlar. düşüyoruz yeniden yollara...

1 Aralık 2009 Salı

rize seferi

bayramları sevmiyorum daha doğrusu uzun tatilleri sevmiyorum dengesi bozuluyor insanın. hızlı geçmiş bir cumartesi gecesinin ardından öğlen 13:30 da olan maç saatine ucuucuna yetişiyoruz. takımın gösterdiği reaksiyon'u buca ve mersin galibiyetlerini rakiplerin biraz zayıf olmasının nedeni ile oluştuğu düşüncesi var kafalarda. rize maçı bu yüzden çok önemli dişli bir rakip zorlu bir deplasman en azından 1 puanla dönmek hedef. mersin maçının ikinci devresiyle aynı diziliş ve kadro biraz heyecanlandırıyor beni çünkü hücum'a hızlı çıkabilen 4 tane hücümcu var sahada. okan ,erçağ,kıvanç,köksal. burada belirtmeden geçemeyeceğim emrah sakatlıktan çıkıp soldan ileriye dönük oynamaya başladığı gün bu takım çok canlar yakacak. maç karşılıklı ataklarla başlıyor ilk 15 dakika dengeli gidiyor. 20. dakikadan itibaren oyunun kontrolü bizim elimize geçiyor ve o yıldızlar topluluğu rize yok oluyor karşımızda. ilk yarının sonlarına doğru ileriden gelen topu göğsüyle önüne indiren kıvanç harika bir gole imza atıyor ve ilk yarı skorunu tayin ediyor. ikinci yarı başlamadan 46. dakika ile 75. dakika arasında gol yemezsek maçı 2-0 kazanırız tahmininde bulunuyorum. nitekim müthiş bir baskı geliyor bu dakikalarda fakat biraz futbol şansı ve biraz da hakemin %100 bir penaltıyı es geçmesiyle direnci kırılıyor rize'nin. ara ara çıktığımız hızlı hücumlar çoğalıyor ve 90. dakika'da erçağın adrese teslim ortasını müthiş bir kafayla ağlara gönderiyor okan 2-0. ayrıca maçın'da skoru oluyor bu sonuç. şehir yine havaya giriyor şampiyonluk türküleri mırıldanılmaya başlıyor tekrardan. şu anda 3 maçlık seriyi 6 maça bağlamamak için hiçbir neden gözükmüyor. kocaeli , hacettepe (d), bolu bu 3 maçıda alacak gücümüz var. futbolcular'da renklerini belli ediyorlar ve son noktayı koyuyorlar son haftalardaki yaşanan gelişmelere.

yeni bir dönem

reha hocanın gönderilmesiyle başlayan yönetim, taraftar çatışması selçuk yaşar'ın (kendisi Karşıyaka'nın ımf idir kanımca) tavrını kendi atadığı yönetimden yana koyması ile başka bir bahar'a ertlenmiştir. yeni hocamız ümit turmuş'un camia da yarattığı hayal kırıklığı ve çalkantılar içinde en güzel cevabı futbolcular vermişlerdir bence sahada. 3 hafta atılan 7 gol ve kalemizde gördüğümüz gol sayısı 0.şimdi bu tablo ister istemez kafalarda reha hocanın sadece başkanla değil futbolcularla'da bir diyalog eksikliği yaşadığını düşündürüyor. ümit hoca takımı devraldığı maç olan mersin maçında 4-4-2 dizilişi ile başladı aynı devre içinde taha'nın 3 kere yerini değiştirdi koca bir devre üretebildiği pozisyon sayısı 0.devre arasında rakip yedek oyuncuları ısınırken bizim yedekler gazetecilerle kulis yapıyorlardı.despot olmakla çok rahat olmanın arasında bir yerde durabilmek çok önemli bence.ikinci yarı hoca takımın kendi sistemine dönmek zorunda kaldı 4-2-3-1. sonuç 3 gol.burada en önemli değişiklik nedir derseniz taha ile aykutun ön liberoda kıvanç'ın ise forvet arkasına monte edilmesiyle elde edilmiştir.sonuç kıvanç çok şık iki gole karşılık vermiştir. sağ açıkta hücüma dönük oynayan erçağ ilk devre okanın yanında forvet oynamış kişisel cabası dışında hiçbir varlık gösterememiştir. ikinci devre orta sahanın sağında ileriye dönük oynamıştır. sonuç 3 tane asist. mersin maçında hoca takımla tanışmıştır.mersin maçının bence en önemli kazanımı ise büyük Karşıyaka taraftarının ne kadar bilinçli bir kitle haline dönüştüğüdür. 90 dk herkes yaşanan bütün gerginliklere, tahriklere rağmen kendinden beklenen olay çıkarma tuzağına düşmemiş, boğazı patlarcasına takımını destekleyip maçın kazanılmasında büyük rol oynamıştır. artık reha kapsal dönemi sona ermiştir. şimdi takıma destek olma zamanıdır.önümüze bakmalıyız geriye değil..

7 Kasım 2009 Cumartesi

ve gemiler batar

bu sezon nedense içimden pek gelmiyordu maçları,deplasmanları yazmak bir şekilde tutmamıştı takımdaki aşı sanki.. geçen seneki heyecanı hissettirmiyordu takım bir şekilde. tabi 5 maçlık cezanında etkisi büyük. takım istikrarsız sonuçlar alıyor vesaire vesaire.öncelikle reha kapsal'la başlamak lazım sanırım.reha hoca gerçektende işine aşık,işiyle yatıp kalkan iyi bir hoca ve kart papazlardansa genç yıldız adaylarını keşfedip onlarla çalışmaktan yanadır.bize geçen sene playoff finali yaşatmış yoktan bir takım var etmiştir.fakat işte ne olduysa o playoff finalinden sonra oldu zaten.futbolda kalıcı başarı için gerekli en önemli etken hem kadro hemde teknik heyet açısindan istikrardır.siz her sene 20 yeni futbolcu alıp bir sezon içinde hocanızı da değiştirirseniz ne sportif bir başarı yaşayabilirsiniz ne de borç yükünden başınızı kaldırabilirsiniz.sayın yönetimde bulunan zatlar bunu konuşmayı bilen her futbol sevdalısı öğrendi siz ne zaman öğreneceksiniz merak ediyorum!!sen final oynayan takımı boz 3-4 kişi hariç, 22 yeni adam al sonra bunların kaynaşmasıydı anlaşmasaydı bekle dur. olmaz kardeşim hele ki 5 maç seyircisiz ceza almış bir takım yani en büyük itici gücüden 5 iç saha maçında mahrum.burada reha hoca kendi özgüvenin vermiş olduğu rahatlıkla (geçen sen başardım yine başarırım) başkanın dolmuşuna binip o takımın dağılmasına göz yummakla kendi sonunun başlatmıştır.başkanın reha hocayla hiçbir zaman yıldızının barışmamasının sebebi ise ikiside kendi söylemlerinin hariçinde hiçbir farklı açıyı kabul etmemeleridir.şimdi burada dr ferit acar'ın kulislerini başkanı doldurmalarını detaylı yazmayacağım çünkü olan oldu reha hoca gönderildi.burada yönetime bir eleştirim daha var benim reha hocayı beğenmeyebilirsin başarısız bulabilirsin vesaire vesaire fakat geçen sene ki emeklerini göz önünde bulundurarak Karşıyaka adına yakışır şekilde gönderirsin kimse sana sesini çıkaramaz o zaman.ben buradan reha hocaya teşekkür ediyorum bize geçen sen yaşattıkları için bu takıma verdiği emekler için gemiler battı hocam maalesef..

12 Haziran 2009 Cuma

2 Haziran 2009 Salı

20 Mayıs 2009 Çarşamba

nur içinde yat Türkan Saylan





Ertuğul Özkök:"BU fotoğrafa iyi bakın. Hayatının belki de son günlerini yaşayan bu kadının yüzündeki ifadeyi, bakmakla yetinmeyin, inceleyin. 

Kemoterapiden dökülmüş saçlarını göstermemek için başına örttüğü eşarba, boynuna taktığı o kırmızı fulara, "time out" (mola) işareti yapan eline bakın.


Çünkü bu fotoğraf, ülkemizde bir dönemin sembolü olacaktır.
http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=7770289

Portekiz'de silahın ucuna takılan karanfil neyse onun gibi bir şey.

Tiananmen Meydanı'nda tankın önünde duran genç neyse onun bu versiyonu. 

Çünkü bu olayda, içinde vicdan denen şeyin zerresi kalmış her insana dokunan bir şey var.

Kimine, bütün hayatını toplumsal yardımlaşmaya vermiş bir kadına yapılan muamele dokundu.

Kimine, hayatı için mücadele eden bir kadına, kan verilirken yapılan muamele dokundu.

Kimine, hayatını Cumhuriyet nesilleri yetiştirmek için harcamış bir zamane 
"Çalıkuşu Feride"sine yapılan hoyratlık dokundu.

Bana ise o sözler:

"İnşallah aşk mektuplarımı da almamışlardır" şakası.

* * *

Kanserle mücadele ederken 
"time out" alıp, bu harikulade şakayı yapabilen insan.

Evi, terörist muamelesi yapılarak aranırken bu şakayı yapma gücünü koruyabilen bir insan.

Bu yaşında hálá aşk mektuplarını saklama cesareti olan bir kadın.

Aşk mektubu yazıp, aşk mektubu almış bir kadın.

Yani o saklanacak mektupların taşıdığı aşkları yaşamış bir kadın.

Bana işte bu dokundu.

Ne Ergenekon, ne bilmem ne.

Bana işte bu dokundu.

İşte o yüzden kimse bu fotoğrafın altından kalkamaz.

Er veya geç bu fotoğraf bir bumeranga dönüşür.

Bir bakarsınız, fırlattığınız o balta geri dönmüş, alnınızın ortasına yapışmış.

Leke olarak yapışmış.

* * *

Aklıma kendi aşk mektuplarım geldi.

Üniversite yıllarımda karıma Paris'ten yazdıklarım.

Onun bana yazdıkları. 

İlerde beni aramaya gelen olursa, yerini şimdiden söyleyeyim, boşuna aramasınlar.

Evimde bir kasada duruyor.

Anahtarı karımda. İçinde birkaç tapudan başka bir şey de yok.

Anlayacağınız en kıymetli malımız o mektuplar.

İlhan Selçuk olup bitenin adını dün koydu:

"Ergenekon rejimi."

Bu yeni bir rejim.

Memleket, bütün aşk mektuplarından ve onların müelliflerinden kurtarılacak.

* * *

Ama, korku imparatorluklarının istiap haddi vardır.

Tanıdığım birçok insan o noktayı geçti.

Korkuyorlardı, artık korkmuyorlar. Telefonlarını 
"Hayırlı kayıtlar" diye açıp, dalga geçmeye başladılar.

Dinleyenlerin sinirini altüst edecek kadar kararlılar.

Korkunun aşıldığı nokta, direnişin start aldığı çizgidir.

Bundan böyle gözaltına alınacak herkes, o asri Ziverbey'lere göğsünü gere gere gidecektir.

Kimse yüzünü saklamayacaktır.

Çünkü artık herkes biliyor ki, yüzünü saklaması gerekenler 
Türkan Saylan'lar değildir.

Böyle anlarda ilk işaret fişeği sanatçılardan gelir.

Mehmet Ali Erbil.

Arkasından Tarık Akan.

Ve önceki akşam 
Genco Erkal.

Mütevazı hayatına epey katkısı olabilecek 60 bin liralık çeki, bir dakika düşünmeden, Türkan Saylan'ın başında bulunduğu derneğe bağışlaması var ya...

İşte o üçüncü işaret fişeğidir ve emin olun çok ciddidir.

Yolun sonu bellidir. Yarın onları da içeri almaya başlarsınız ve bir Amok koşusu başlar.


Bu koşudan herkes orasında burasında yara bereyle çıkar.

Kim yararlanır derseniz?

Bu hoyrat toz dumanın içine saklanıp kurtulacak olan darbeciler ve çete mensupları."

 
  
    ülkemde sayıları gittikçe azalan, kendini insana , çağdaşlığa , cehaletle savaşmaya adamış korkusuz , onurlu , dürüst ve idealist bir cumhuriyet kadınlarından biriydi. onbinlerce çocuğun okuyup iyi ve çağdaş eğitim görebilmesi için , insanların medeni bir şekilde haklarını savunabilemesi için , herkesin üstünde yaşadığı toprağı tanıyabilmesi için , kimsenin bakmaya cesaret edemediği cüzzamlı hastalara kucak açıp onları kucakladığı için kendisinin önünde saygıyla eğilirim. nur içinde yat Türkan Saylan mekanın cennet olsun..

ikinci raunt

 cumartesi günü epey geziniyoruz ankara'da gerçi hep aynı muhitteyiz çok büyük bir mavişehirin içindeyiz. o kadar heyecanlıyız ki daha geceden başlıyor vakit geçmemeye güzel yemekler ve sohbetler eşliğinde bitiriyoruz geceyi. kesinlikle uyuyamıyorum heyecandan. birazda okay kardeşimin senfonik horultuları da uyutmuyor. bir önceki geceki oda arkadaşımı mumla arıyorum. beklenen maç günü geliyor çatıyor uğur bozulmasın diye tekrar bilkent'te başlıyoruz içmeye 64 otobüs'ün yola çıktığını haber alıyoruz izmir'den. 100 ve üstü beklentimiz vardı fakat öğreniyoruz ki ankara tandoğan'daki miting sebebi ile aydın'a kadar taranmasına rağmen otobüs bulunamıyor. insanların maça gelebilmek uğruna belki bir otobüs daha ayarlanır diye 13:00 lere kadar çarşıda beklediğini öğrenince duygulanıyorum. bu sefer olacak sanırım diyorum içimden gerçekten çok inanmış durumdayız. stadın oraya ulaştığımızda saat 18:00. binlerce özel araç var. bir saat kadar bira içiyoruz stadın dışında. iyice kalabalıklaşıyor ortalık ve stada girmeye karar veriyoruz. rakip kasımpaşa tedirginiz çok, final takımı değiliz çünkü tecrübesiz ve genç bir takımız. maç başlıyor ve maça büyük bir şans'la başlıyoruz 3.dk 1-0 öne geçiyoruz herşey çok güzel stad bir karnaval yerine dönüyor taraftar inanmış yıkıyor ortalığı.

 golden sonra klasikleşmiş bir karşıyaka var sahada hücüm yerine daha çok skoru korumak üstüne kuruyor bütün planını ilk yarının sonu geliyor, artık heyecan çok büyük. son 45 dakika tamamlayabildiğimiz takdirde 14 yıldır uzak olduğumuz süper lige geri döneceğiz.
 ikinci yarı başlıyor kasımpaşa biraz etkili başlıyor bizim skor koruma üzerine kurulmuş olan oyun planımızda fazla değişiklik yok. 55.dakikada erhan'la skoru eşitliyor rakip takım o an hissediyorum elimizden kayıp gittiğini bütün sezonun emeklerinin. golden sonra iki takımda maçı uzatmaya götürmek istercesine sakin. nitekim maç uzatmalara gidiyor. ara ara oyunun değişik dakikalarında etkili oluyoruz golde kaçırıyoruz fakat golü bulamıyoruz. stadda inanılmaz bir tezahürat yapılıyor hepimizin tüyleri diken diken ve seslerimiz kısılmış durumdayken 115. dakikada geliyor bizi yıkan gol. yaklaşık 10.000 kişinin kabusu başlıyor. kimse tutamıyor gözyaşlarını bu kadar yaklaşmışken süper lige elimizden kayıp gidiyor. ankara'da yaşanmış bütün güzel anılar kapkara bir kabusa dönüşüyor. 
 maç sonunda aşırı motive olmuş bazı rakip futbolcuların el kol hareketiyle homurdanmaya başlayan tribünler, karşı takım seyircisinin sahaya girip bizim tribünlere doğru gelip el kol hareketi yapmasıyla iyice çıldırıp stada girerek maalesef istenmeyen bazı olayların yaşanmasına sebeb olmuştur. fakat buradaki güvenlik zaafiyetine'de değinmeden geçemeyeceğim bu kadar önemli maçın oynandığı stadın içinde 100 tane jandarmayla kontrol etmeye çalışırsan maalesef bir takım olaylarında yaşanmasının önüne geçemezsin. 
 
 sonuç olarak süper lig hayallerimizi bir sene daha ertelemiş olmanın verdiği buruklukla önümüze bakacağız. fakat şu önümüzdeki üç ayın nasıl geçecegine dair hiçbir fikrim yok.

ilk raunt




 14 mayıs perşembe akşamı fixx'de başlıyor hikayemiz. çok uzun soluklu bir yolculuk olacağı o akşam belli oluyor zaten. neredeyse hiç uyumadan geçiyoruz alana, gülmekten yanaklarımız ağrıyor ankara'ya inene kadar. kahvaltı falan derken bir anda bilkentte buluyoruz kendimizi eski mezunlar var yanımızda özlemişler. gırgır,şamata bitmiyor uzun süre boyunca ve çokça bira tüketildikten sonra kavga dövüş stadın oraya geçiyoruz ben erken geçtiğimizi düşünenlerdenim saat 13:00 staddayız maç 16:00'da. bir ova düşünün tam ortasına bir stad koymuşlar stadın bütün tribünlerinin üstü açık. cehennem sıcağı var stadın etrafında ama bize değil hemen stadın etrafında ki en serin ve gölge yeri bulup buzluktaki biralarımız içmeye devam ediyoruz. artık sarhoşuz ve maça girmeye hazırız fakat orada seri serin soğuk biraları içerken hesaplayamadığımız bir şey var oda tribünün çok fena sıcak olduğu. maç başlıyor hepimiz kavruluyoruz takribi 5 dakikada bir aşağıda neredeyse duş alıyoruz. ilk 45 dakikayla ilgili tek hatırladığımız şey devamlı su içtiğimiz. ikinci yarı maçında stresi ile ayılmaya başlıyoruz fakat hala çok sıcak. çok ksır bir maç oluyor iki tarafta çok temkinli oynuyor olası bir hatanın geri dönüşü yok elenen veda edicek süper lig hayaline. maç uzatmaya gidiyor stresten kimse kimseyle konuşamıyor ilk yarı üstü çıplak dans eden sarhoşlardan eser yok. ve uzatmalardada eşitlik bozulmuyor. maç penaltılara kalıyor. kerem'e güveniyoruz nitekim 3 tane penaltı kurtararak finale adımızı yazdırıyor kerem. inanılmaz bir sevinç yaşıyoruz maçtan sonra çok yakınız bir tane 90 dakika kalıyor 14 yıllık özleme..

18 Mayıs 2009 Pazartesi

14 Mayıs 2009 Perşembe

"gemiler mi batacak o zaman batsın"


Reha Kapsal: "Sampiyonluk maçını inşallah dışarıda kazanalım. O gün otelde kalalım. Taraftar gece için hazırlıklara başlasın. Akşam hava kararmadan 17.00 gibi uçakla İzmir’e inelim. Havalimanından gelişimiz 5-6 saat bulur. Tam trafik kilitlensin. Alaybey virajından aşağıya doğru sarkılmayı düşünüyorum. 4 saatte Mavişehir’in oradan çıkalım. O coşku herkeste yaşansın. Gemiler mi batacak o zaman batsın. Bu hazzı yaşamak için buralardayım. Bunları da yaşatacağım inşallah."


4 Mayıs 2009 Pazartesi

karşıyaka taraftarlar derneği

 karşıyaka taraftarlar derneği ve çarşı bu sene o kadar güzel işlere imza attılar ki bu sevinç en fazla onların hakkı. bu sene takımlarını hiçbir deplasmanda yalnız bırakamayan bu cefaker taraftarlar son 90 bitene kadar desteği hiç kesmediler ve son gülen onlar oldu. özellikle bu sene seyircimizin sebeb olduğu hiçbir olay yok.(manisa maçı hariç). her hafta toplantı yaparak taraftarları gerek uyararak gerekse fikir alışverişinde bulunarak yani diyalog kanalıyla başardılar bunu. nereden bakarsanız 2 haftada bir idman ziyaretleriyle takım ne kadar sahipsiz olursa olsun en azından taraftarının arkasında olduğunu hissettirdiler. dün akşam eski futbolcumuz bizden sonra oynadığı yerlerle ilgili değerlendirmede bulunurken şöyle kelimeler döküldü kendisinden: "buradayken para alıp almamak o kadar sorun değil burda gece tesislere gelip köprüde 500 tane meşale yakıyorlar yatağından kalkıyorsun, nasıl oynamayacaksın o adamı görünce. sende tekme'ye kafa atıyorsun, adam inanmış sana kayıtsız bakıyorsun adam her deplasmanda her yerde seni destekliyor kendini ihanet etmiş hissediyorsun iyi oynamadığın zaman." futbolcu açısından bu kadar önemli yani bu iş özellikle bizim takım gibi genç bir takımın üzerinde çok olumlu etkisi oldu bu sene hem çarşının hemde karşıyaka taraftarlar derneğinin. iki oluşumada canı gönülden teşekkür ederim bu seneki sabırları özverileri inançları için... bu başarı onların başarısı.. bu emeklerinin karşılığı olarak derneğin altında hiçbir iletişim kanalı kullanılmadan spontane oluşan bu kalabalıkta dün akşam onlara bağlılıklarını ve saygılarını gösterdi.. alkışlar derneğe, alkışlar çarşıya, alkışlar taraftara yani bizlere....

playoff yolcusu kalmasın

 çok uzun bir gün oluyor cumartesi günü. klasik cumartesi koşuşturmaları oradan oraya derken sonunda foça'ya huzura ulaşıyoruz. hayat çok yavaş ve sakin foçada çok özlemişim. çok keyifli sohbetler esnasında farkına bile varamıyoruz esasında yemekte olduğumuzun. kalmak lazım ama mümkün değil yarın maç var... dönüş yolunda camdan dalıp gitmişim playofflar nerede olur acaba? bünye çok yorgun ama devam diyorum. avni'ye gidiyorum biraz sohbet biraz dertleşme biraz chicago boston maçı eşliğinde günü ağartıyoruz.

 maç günü geliyor çatıyor bütün sezonun emekleri bu son 90 dakika'da belli olacak. gidilen onca yer, yaşanan o kadar heyecan,hüzün ve sevinçlerin babası bu son 90 dakika. iddaa kuponları sivas maçı derken atıyoruz kendimizi sokağa, dayanamıyor bünye heyecandan. fırtına öncesi bir dinginlik var içimizde.nevruşu alıp geçiyoruz stada. saat 17:27'de giriyorum stada boluspor lu topçular ısınıyor önümde alsancak stadını özlemişim direk iletişim kurabiliyorsun tribün stada çok yakın çünkü. tribünler yavaş yavaş doluyor santra ile birlikte kapanıyor kapalı tribünün kapısı stada doluya çok yakın. 

 istekli başlıyoruz maça yavaş yavaş oyunu rakip sahaya yıkıyoruz. top yapıyoruz. rakip takım sakin garantilemiş durumdalar playoffu. dakikalar 24'ü gösterirken yaklaşık 50 dakika sürecek bir kabus başlıyor. bir kontra atak inanılmaz bir gol yiyor kerem. golü atan uğur(altyapımızdan yetişen eski karşıyakalı) sevinemiyor golü attığına. 0-1. kendimize gelemeden 5 dakika sonra rıdvan direk kırmızı kartla oyundan atılıyor donup kalıyorum yerimde kımıldıyacak halim yok kısmi bir felç durumu var vücudumda.sigarayla sigara yakıyorum. devre bitiyor. devre arasında hepimiz isyanlardayız herkese sallıyoruz (bkz:eleştirmek). çok emek verdik bu sene böyle bitmemeli diyorum içimden. ikinci devre başlıyor hareketliyiz ve yükleniyoruz. 55. dakikada buluyoruz golü. zafer sağdan sürüklediği topu ferhatla buluşturuyor sadece dokunuyor ferhat.1-1. iki dakika içinde tekrar bir şok golü görüyoruz kalemizde.1-2. takribinde adanadan gol haberi geliyor playoffu kaçırmak üzereyiz herkes çok gergin dakikalar akıyor. 74. dakikada zaferin ortasıyla önder atıyor golü.2-2. çok güzel bir dakikada geldi gol herkes inanıyor çevireceğimize bu maçı. dakikalar geçtikçe stres artıyor şuursuz bir baskı kurduk. ama girmiyor girmiyor yok çizgiden çıkarıyorlar yok kaleci çeliyor bir türlü olmuyor gol.4 dakika uzatma gösteriyor hakem. çok zor karşıyakalı olmak ömrümden bir 5 yıl gitti sanırım. 90+3 fuat çıkıyor içeri doldurulmuş serbest vuruşa kafasını sokmasıyla birlikte yıkılıyor stad gollllll.3-2. aynı anda altayın gol haberi geliyor playoff gitmişken son dakikada garantiliyoruz playoffu. altayla ödeştik. kimse hakim olamıyor gözyaşlarına sinirler alt üst olmuş.ve 90+3 te o kabus yerini bir rüyaya bırakıyor. 

 şimdi burada sakin kafayla dikkatleri çekmek istediğim bir kaç nokta var. dün aşırı motive olmuş bir karşıyaka vardı sahada 28. dakikada rakip oyunucunun kaval kemiğine basan 17 yaşındaki rıdvanın başka bir açıklaması yok. 2-1 mağlup iken topu dağlara taşlara vuran uğur'a sataşan kerem. girdiği her her ikili mücadelede bir şekilde rakibi indiren ve sonunda atılan kıvanç. hakeme isyan ederek sahadan atılan yardımcı hocamız yalçın hoca. dün bu aşırı motivasyon az kalsın bize çok pahalıya mal oluyordu. fakat bunca olumsuzluklara rağmen bu noktadan böyle önemli bir maçı döndürebilmek çok büyük bir başarıdır. 

 playoffdayız artık iki 90 dakika daha atlatabildikmi yenilmeden superligdeyiz. bu sezon alkışlar önce bu büyük taraftara. taraftarın azmiyle gelindi sayılır buralara. reha hoca için zaten buraya yazabileceğim bütün kelimeler yetersiz müthiş bir taktisyen 15 trilyon bütçeyle playoffa kalamayan takımlar var ligde. futbolcular bu kısıtlı imkanlara rağmen mücadeleyi son saniyeye kadar bırakmayıp müthiş bir geri dönüşün mimarları oldular dün akşam. yönetim elindeki kısıtlı kaynakları akıllıca kullandı ve elinden gelen herşeyi yaptı. bu playoff zaten hakkımızdı ve aldık. şimdi futbolcusundan taraftarına hocasından yönetimine herkes bu kadar kenetlenmişken yaratılacak bir maddi kaynak'la süperlig çok yakın inşallah bu tarihi fırsatı tepmeyiz.

22 Nisan 2009 Çarşamba

bizimkisi bir aşk hikayesi

bende bir keyifsizlik hakim bu aralar zor bir dönemden geçiyorum.bununla ilintili geceler uzuyor biraz bu aralar.çok keyifli bir gece daha bitiyor fixx'de sağolsun herkes,unutuluyor sıkıntılar zaman duruyor sanki taa ki ertesi sabaha kadar.devam etmek istiyorum geceye tek adres sahil ve bira maalesef alternatifsizlik izmirin en yoğun hissedilen sıkıntılarından biri zaten.sohbet ediyoruz aşkitomla ana konu hala manisadan yediğimiz son dakika golü.hazmedemiyoruz bir türlü ve ordu maçına kadar da böyle devam edecek sanırım.laf lafı açıyor sohbet koyulaşıyor ve şöyle bir cümle sarsıyor beni"ben aşık oldum" refleks olarak kime diyorum sanki aşk sadece iki insan arasında paylaşılabilecek bir duyguymuş gibi.karşıyaka'ya diyor ve devam ediyor."benim içimdeki bir boşluğu yoğun bir şekilde doldurdu.taraftarından futbolcusuna beni öyle bir içine aldı ki karşılıklı bir aşk yaşıyoruz.fakat biraz da buruğum 40 yıldır desteklediğim kulübüme ihanet ediyor hissediyorum kendimi.karşıyaka berabere kaldığında çok daha fazla üzülüyorum."

öncelikle seviniyorum duyduklarıma deli değilmişim ben diyorum 40 yıl sonra birine böyle yapabiliyorsa karşıyaka bizim doğuştan beri bu tutkunun etrafında sürüklenmemiz çok normal diyorum içimden.o an kafama düşüyor düşünce ben aslında yalnız falan değilim koskoca bir camia ile iç içeyim.hayatımda bir çok boşluğun zaten karşıyaka tarafından doldurulmuş olduğunu farkediyorum.hayatımda birçok hayalimin içinde,kenarda veya köşesinde karşıyaka'yı barındırdığını farkediyorum.şimdi önümüz ordu maçı.cumartesi günü düşüyoruz yine yollara.randevumuz var pazar günü 15:30 da ordu 19 eylül stadında.


21 Nisan 2009 Salı

manisa'nın ardından

pazar akşamüstü başladım ben maçı yaşamaya osmanbey parkında toplantı ardından dernekte ince ince içildi. devre arasında yapılabilecek 2-3 takviye'nin bize süperlig'i getireceğine inanmış taraftarlar o kumarın oynanması gerektiğini düşünüyorlar. neden takviye yapılamadığı üzerine derin analizler bir çok rakıdan sonra epey bir telefon trafiği yaşanıyor başka bir kampla aşkitom sağolsun. artık ok yaydan çıkıyor otobüslerin hangi güzergahtan getirileceği üzerine sesli düşünüyoruz. o an farkına varıyorum sanki bir bursa sanki bir eskişehir gelecekmiş gibi bir karşılama düşünülüyor. içim burkuluyor karşımızdaki tribün serçe parmağının tırnağı olamaz yukardaki tribünlerin. bir yanımda o kadar nefret dolu ki suç cezasız kalmaz diyorum ceza kesilmeli böyle ikilimler içinde pazartesi sabahı oluyor. maç saati bir türlü gelmiyor atıyoruz kendimizi işten dışarı sakinleşmek lazım. 19:00 sularında tribüne geçiyoruz . stada geldiğimiz güzergahtaki cam kırıkları herşeyi anlatıyor hoş gelmişler diyoruz biz de sizi bekliyorduk. ve maç başladı...

manisa buraya beraberliğe gelmiş öyle çok tempolu bir oyundan ziyade top yapıyorlar.bizde bu durumdan istifade yükleniyoruz.ara ara küfürleşmeler oluyor tribünlerde ama daha çok takımımızı destekliyoruz.tribün olarak gerçekten inanmış bir 10,000 kişi yürekten destekliyor takımını istanbuldan kardeş semtimizden telefonlar geliyor yıkıyorsunuz tribünü diye devam desteğe.ilk yarı bir kaç pozisyon ve iyi bir mücadele var bizim açımızdan sahada.ikinci yarı başlıyor yine istekli ve etkili taraf biziz kazanacağımızı hissediyor herkes. ilk değişiklik bizden zafer giriyor rıdvan çıkıyor.zafer'in girişiyle çok iyi bir ivme kazanıyor takım hücüm hattında.altay maçından beri sakat olmasa en az fazladan 8-10 puanımız vardı diye düşünüyorum içimden. ve 72. dakikada gol geliyor. taha o kadar güzel bir ara pas veriyor ki ben de o sıra üçgene basıyorum elimde sanki joypad varmışcasına.ferhat o kadar güzel dokunuyorki defans ve kaleci ufuğun üstünden ağlara gidiyor.yıkıyoruz stadı hepimizin gözleri doluyor kardeşimiz için alacağız bu maçı.. stad gerçekten yıkılıyor inanılmaz bir tezahurat var tribünlerde.manisa bir anda hareketlenmeye başlıyor.bizde yine bir panik başlıyor. taraftar oley çekerken ben erken bu işler için diyorum onaylıyor avni. dakika 85 zafer,ferhat ve cihan korner direğinin orada zaman çalma girişimindeler topu alamadıkça daha çok gerilen manisalılar faul yapıyorlar sert bir şekilde ardından itiş kakış derken saha karışıyor yöneticiler yedek kulübeleri birbirine giriyor uyuyan takımı uyandırıp hırslandırıyoruz bunlara hiç gerek yok diyorum sakinleşebildiğimde.hakem 2 kırmızı kart çıkarıyor direk. 5 dakika uzatma heyecandan titriyorum bitmiyor bir türlü maç.ve sezer çıkıyor sahneye 35 metre boş top sürüp sert vuruşla topu filelere gönderiyor.şöyle bir görüntü kazınıyor beynime 10 futbolcumuzun 10 u da yerde yığılmış kalmış ve kulübesi yöneticisi sevinçten birbirine girmiş bir manisa.bu golün aynısını olcan geçen sene antalyada atmıştı o sevincin nasıl bir sevinç olduğunu çok iyi biliyorum oradaydım.şimdi karşı taraftayım karanlık yüzünü tecrübe ediyorum canım acıyor gerçekten kendi kendimize bu hale getirdik bu maçı çünkü.1-1 bitiyor maç.

iki haftadır son dakikada kaybediyoruz ilk altı şansının artık iyice elimizden kayıp gitmekte olduğu fikirindeyim.kelimeler yetersiz şu anda hissettiklerimi tarif etmekte.bu sezon gerçekten çok emek verdik bu işe,uğruna can verdik eğer en azından playoff'a kalamazsak çok yazık olacak.maç sonunda özgür abilerine yapılan saygısızlık için özkanlar'a yayan olarak polis'den cop yiyeceğini yada alınacağını bile bile gidenleri gördükçe duygulandım.

14 Nisan 2009 Salı

ergenekon

leman'ın bu kapığı zaten herşeyi anlatıyor.sadece çağdaş yaşamı destekleme derneği aracılığıyla aşağıda belirtilen projeleri yürüten prof. dr. türkan saylan'ın ergenekon ile bağlantılı olduğunun düşünülmesi bile fantastik beyinlerin ileri sürebileceği türden bir iddiadır.

Kız Çocuklarının Eğitimine Burs Desteği
(Bu kapsamda 36.000 Kız Öğrenciye Burs Desteği Verilmiştir)

-          Anadolu’da Bir Kızım Var, Öğretmen Olacak

-          Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları (Kardelenler)

-          Baba Beni Okula Gönder

-          Meslek Liselerinde Elektronik Eğitimi Alan Gençlere Destek

-          Bilgi Toplumu Kızları

-          Her Kızımız Bir Yıldız

-          Geleceği Taşıyan Kızlar

-          Geleceğin Sigortası Kızlarımız

-          Geleceğin Aydınlık Kızları

 

Üniversite, Yüksel Okul Öğrencilerine Burs Desteği
(Bu Kapsamda 22.000 Üniversite Öğrencisine Burs Desteği Verilmiştir) 

-          Bir Işık da Siz Yakın

-          Gençlere Destek

-          Geleceğin Doktorları

-          Geleceğin Sanatçıları

-          Geleceğin Yöneticileri

 

Okul, Yurt, Toplum Merkezi Yaptırma ve İyileştirme

-          YİBO’ları İyileştirme

-          Ana Sınıfları ve Oyun Parkları

-          Okul Yaptırma

-          Yurt Yaptırma

-          Toplum Merkezi Oluşturma

 

Eğitsel, Kültürel ve Sosyal Gelişime Destek

-          Yetişkinlere Okuma Yazma Eğitimi “Ulusal Eğitime Destek”

-          İl, İlçe ve Okullara Kitaplık ”Bin Çiçek Açsın, Bin Fikir Yeşersin”

-          Meslek Edindirme ve Eğitime Destek

-          İnsan Hakları Eğitimi

-          Panel, Çalıştay, Konferans Düzenlemek

-          Kitap Yazımı ve Yayımı

-          Gençlere Eğitim (Deniz Yıldızı)

-          Gençlik Kurultay ve Çalıştayları

-          Çocuk Kulüpleri

-          Yaz-Kış Okulları

-          “Orada Bir Okul Var Uzakta” Okullara Malzeme Temini 

-          “Bilgili Ol, Bağımlı Olma”

 

Sanata Destek

-          Anadolu Okullarını Müzik Aletleri ile Donatma

-          Tiyatro ve Müzik Grupları Oluşturma, Konserler Düzenleme

-          Okul-Müze Eğitim Günleri

-          Resim ve Fotoğraf Sergileri



yukarıdaki projeleri sadece çağdaş yaşamı destekleme derneği yürütmektedir.prof. dr. türkan saylan'ın devam etmekte olan diger görevleride şöyledir; türkçağ ve kankev vakfı başkanlığı ile cüzzamla savaş derneği ve vakfı başkanlığıdır. 

adios ?!?










inanınki nereden başlayacağımı bilemiyorum bu yeni çıkan kartla ilgili yanlışlıklara.şimdi şöyle başlayalım bu kartın en temel avantajı nedir devamlı seyahat etmek zorunda olan insanlara bir takım indirimler, kolaylıklar,vs sağlaması.kimdir bu insanlar belli bir eğitim seviyesinin üstünde işleri veya başka bir takım nedenlerle normal insanlardan daha çok seyahat eden insanlar.şimdi siz bu insanlara yönelik bir ürünün lansmanını böyle "bedava uçuyos,geziyos,yiyos,içiyos adios bedava yatıyos kalkıyos para vermiyos"yapamazsınız.hedef kitlesi belli bir seviyenin üstündeki insanlar olan bu ürün ne adıyla ne reklamıyla ne de sloganlarıyla maalesef bu kitleye hitap etmiyor. hatta komik oluyor.bakın türkçe katledilmiş hedef kitle sanki bedavacıymış gibi lanse edilmiş falan buralara hiç girmiyorum bile.rakiplerini bir izlesene.rakiplerin lounge lar açmışlar havaalanlarında concierge,shutle gibi hizmetler veriyorlar.rakipler bu hedef kitlesinin hayatını kolaylaştıracak işlerin peşindeler.rakip bir bankanın sanki ayarlanmışçasına aynı zamanda dönen bir başka reklamı neredeyse insanı ağlatacak güzellikte.bu reklamı hazırlayan ajans bu reklamı izleyip bu olmuş diyen banka yöneticileri sanki elele verip bu bankanın marka değerini yok etmeye çalışmışlar.sonuç olarak ne ürün olarak ne lansman olarak olmamış bu proje.

13 Nisan 2009 Pazartesi

derbi üzerine







derbi maçları yönetmek zordur eyvallah kabul edebiliriz bu yuvarlak cümleyi fakat bence derbilerin hakemi unvanını almış, rüştünü ispatlamış fırat aydınus o milyon dolarlık kramponlar karşısında ezildi iki büklüm oldu maça ağırlığını otoritesini koyamadı. pek fazla yanlış kararı olmamasına rağmen maalesef maçın sonunda ki o rezilliğin baş mimarıdır. çok önceden çıkarabileceği kartlar maçın bu şekle girmesi önlenebilirdi.iki tarafada yaranıp tepki çekmemek adına gösterdiği tolerans son zamanların en çirkin görüntülerini izletti bizlere ekranlar başından. 






                                                                                                                                                                                                                                                                                     
galatasaraylı sabri'de dünkü rezaletin baş aktörlerinden biriydi. nasıl bir futbolcu her arsızca attığı tekmeden sonra çalınan faullere birde tepkili bir şekilde itiraz eder mana veremiyorum ben.evlat olsan başın okşanmaz derece bir fiziki durumun varken birde her pozisyonda ellerin havada hakeme itiraz eden halini kombo yapınca inanki ortaya çok çirkin ve antipatik bir görüntü çıkıyor. biraz daha sakin olup sadece futbol oynarsa sabri kariyeri için daha olumlu olur.



lugano içinde söylenecek kelimeleri seçmekte zorlanıyorum.fakat öncelikle federasyon'da verilecek ceza yönünden radikal bir karar bekliyorum.çünkü bu artık futbolun üstüne çıkmış bir durum sahada topsuz alanda herkesin gözleri önünde rakip takım oyuncusuna ne olursa olsun kafa atamazsın böyle birşey yok.

sonuç olarak yukarıdaki üç baş aktör oyunun bu noktalara gelmesine sebeb olmuştur. 65. dakikadan sonra fiziki,mental ve futbol yönünden bitmiş iki takımın sahada birbirlerine üstünlük kuramayacaklarını anlayıp çirkenleşmesiydi biraz da izlediklerimiz. hakem'de bunların tuzu biberi oldu.yazık türk futbolu adına kara bir gündü 12 nisan 2009. 

bir istanbul hikayesi

  istanbul istanbul olalı böyle bir hafta sonu görmemiştir. cumartesi 13:20 sularında ayak bastık istanbul a. hayatımızın şu andaki en büyük hikayesi bank asya 1. lig olduğu için altay kasımpaşa maçıyla başladı istanbul seyahatimiz. ilk yarıda kasımpaşa yükleniyor sağlı sollu ataklar direkler derken ilk yarı bitiyor. altay kazanır diyoruz ikinci yarı kasımpaşa yine etkili fakat golü altay buluyor ve kazanan taraf oluyor. maçın bitişiyle atıyoruz kendimizi bebeğe muhteşem bir hava hayat ve trafik felç. "yaşanmaz kardeşim bu istanbul'da sadece 3 veya 4 günlük tatile geleceksin" klasikleşmiş izmirli mottosu dilimize pelesenk oluyor. sonrasında asmalıda rakı dostlar ve hamza üçlemesiyle epey içki tüketiyoruz keyifler zirvede sohbetin tadından yenmiyor. ara ara gülme krizlerine kapılıyoruz etrafımızda fazla insan kalmıyor allah allah diyoruz. kalkıyoruz bir iki kapı yapıyoruz asmalıda aradan birçok ve gereksiz shot kadar zaman sonra içses artık eve gitmek lazım uyarılarında bulunuyor deplasmanda olduğumuz için dinliyoruz içsesimizi ve eve doğru yol alıyoruz. evde hayata dair o kadar derinlere iniyoruz ki kimi sunumlar ve kimi şemalar (bkz: The hot/crazy scale) kadar zaman sonra uyuyoruz.ve maç gün yine bir deplasman, yine her zaman olduğu tribünde yerimizi almışız armamızın peşindeyiz. maça girmeden önce klasikleşmiş deplasman repliğini soruyor herkes birbirine:
"_otobüsler neredeymiş?
_karadan gelmişler karagümrüklülerin yanındalarmış   
_kaç otobüs çıkmışlar ? 
_7 ama birisi bozulmuş yolda"
bir günde yola çıkan kadar otobüs ulaşabilse gittiğimiz yere çok şaşıracağız zaten.
maç öncesi o kadar eminim ki galibiyetten çift forvet çıktığımız takdirde çok rahat bir galibiyet alacağımızı belirtiyorum nitekim çift forvet başlıyoruz. morallerimiz çok yüksek güngören çok etkisiz, biz iyi başlıyoruz ve golüde buluyoruz. ferhat eserin ağzına bir uzay ortası yapıyor eser 3 kişinin içinden dokunuyor kafayla öne geçiyoruz. devre arasında rize - adana maçının berabere bittiği haberiyle keyfimiz artıyor yenersek ilk altı için önemli bir avantaj yakalayacağız. ikinci yarıdada iyi olan taraf biziz cılız ataklar geliyor güngören'den ve epey uzaktan bir serbest vuruş kazanıyorlar. 4 kişilik baraj istiyor kerem ve önüne geçen futbolcuyu ittirerek uzaklaştırmasını istiyor kıvanç'tan. mesafe o kadar uzak ki tribünde makara yapıyoruz hamza'yla hayatında kaç golün var oradan şeklinde hamza vuruyor ve gol. susuyoruz. en azından şimdi bir tane  var 1-1. dakika 60 yine geriliyoruz. güngören tribünleri ayağa kalkıyor golle birlikte düşmemeye oynuyorlar her puan altın değerinde onlar için. ben hala çok eminim rahat olun atacağız bir tane diyorum. dakikalar 75 i gösterirken maçın en iyilerinden eser o kadar hızlı, kıvrak ve güzel dönüyor ki düşürmek zorunda kalıyorlar eser'i penaltı. cihan yılmaz vuruyor 2-1. bitti bu iş diyorum ben söyledim size rahat olun. reha hoca ışık hızıyla çıkarıyor yunus'u rıdvan oyunda yerine gülüşüyoruz. kimi arkadaşlarımız ve hatta yunus bile fark edemiyor çıkarıldığını o kadar hızlı reha hoca. güngören çırpınıyor bir puan için dakika 90 korner'den dönen top o kadar güzel önüne düşüyor ki turgut'un sakat top diyen arkadaşımın cümlesi bitmeden takıyor 90'a 2-2. kerem topu dahi göremiyor hava alanında'da itiraf ediyor zaten pozisyon dahi alamadığını topu göremediği için. ve maç bitiyor çok şanssızız bu aralar her biten 90 dakika maalesef ilk altı şansımızı zora sokuyor. maç üstüne söylenecek pek bir şey yok hamleler diziliş her şey doğru. ilk yarıda epey yanımızda olan futbol şansını arıyor gözlerimiz ama maalesef bu devre pek bize uğramıyor. eve dönüyoruz morallerimiz bozuk evdeki arkadaşlarımızın enerjisiyle çabuk geliyoruz kendimize pizza ve derbi ikilisini tercih ediyoruz. pizzaları iki kişi taşıyabiliyor yukarıya acıkmışız biraz. rezil bir derbi izliyoruz ne şiş yansın ne kebap zihniyetinde bir hakemin maçın sonunda çirkinliklere sebep olduğunu düşünüyoruz. uçakta çok keyifli bol kahkahalı bir sohbet eşliğinde iniyoruz izmir'e. emeği geçen herkese teşekkürü borç bilirim herkese iyi haftalar..

8 Nisan 2009 Çarşamba

yatak odasındaki kamera

“Yaprak Dökümü”nde adı sürekli olaylarla anılan kötü adamı Oğuz’u canlandıran Tolga Karel, menajeri Mustafa Yener’in 6 bin 750 TL’sini çaldığı iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Sevgilisi Öykü Çelik'le komşusuna ziyarete gittiği sırada menajerinin evinde bulunduğunu belirten Karel,şöyle dedi:"Eve geldiğimizde Yener evde değildi.Yatak odasındaki kasadaki paranın yerinde olmadığını fark ettim.Yatak odasında kamera olduğu için hemen görüntülere baktım. Yener'in kasayı açıp parayı aldığını gördüm ve hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundum." 

Şimdi burada asıl benim ilgimi çeken konu niye kimse yatak odasındaki kamerayı merak etmemiş. yoksa herkesin yatak odasında kamera varda benimkinde mi yok sadece ilginç.




ilk ikinin ardından

büyük bir hüzün hakim hala içime. iyi oynadığımız maçlarda kaybettmeyi pek hazmedemiyorum. fakat bu maça gelene kadar yazılıp çizilip üstünde tartışılması gereken o kadar çok konu varki. diyarbakır maçına gelirsek klasikleşmiş olan deplasman dizilişiyle çıkmıştı takım sahaya o an farkettim zaten ilk ikinin kaçmış olduğunu. 4-5-1 bu diziliş malesef size puan cetvelinde sizden daha rahat ve üstteki takımı yenebilmenize olanak sağlamaz aksine karşı takımın ekmeğine yağ sürer. şimdi burada durup biraz hoca ve yunus üstüne fikir yürütelim. gerçek : teknik  direktör ile futbolcu ilişkisi bir iş ilişkisi olsa futbolcudan beklenti nedir ? futbolcu takıma maksimum katkısını sağlayacak teknik direktörde bu katkıyı alabilmesi gereken ortamı sağlıyacak. benim tanımım bu yönde. devam edelim ilk yarıya bakalım yavan pozisyonsuz sarı kartın dahi çıkmadağı düşük tempolu bir maç. pozisyon açısından en önemli pozisyonumuz 10. saniyede ferhatın bir hatalı geri pasın arasına girmesiyle fakat golle sonuçlandıramamasıyla gerçekleşti. daha baskılı ve istekli taraf bizdik ilk yarıda. ikinci yarı diyarbakırın bizim bireysel hatamızdan kaynaklanan golünden sonra risk alıyoruz ve ikinci golü görüyoruz kalemizde. bu arada yunus giriyor takım dinamikleşiyor en az 3-4 net pozisyon kaçırıyoruz falan derken maç bitiyor. baktığımız zaman diyarbakırın işine yarıyor 4-5-1 taktiği. 2 pozisyon 2 gol forvet faktörü malesef. şimdi artık ilk iki baskısı kalktığına göre takımın üstünden bu hafta güngören maçında çift forvetli bir karşıyakanın patlama yapacağını düşünüyorum. özelliklede rize adana karşılaşması varken bu hafta. istanbulda olacağız takımımızı hocamızı desteklemeyi sürdüreceğiz fakat gördüğümüz yanlışlarıda dile getireceğiz. maçta görüşmek üzere...

köşedeki kadın

bugün kadın bir köşe yazarını okurken bir sürü düşünceler düştü aklıma ve paylaşmak istedim. o kadar akıcı güzel bir dille yazılmıştı ki yazı sizi sürüklüyordu. uzun zamandır yazılarını ciddi takip etmekte olduğum bu yazar her konuda o kadar bilgili ve akılcı çözümler üretiyorduki kendisine hayran olmamak elde değil. bu dayanak noktasından yola çıkarak bu kadınlardan neden sosyal hayatta hiç yok sorusunu sordum kendi kendime. belkide varlar fakat ben hiç denk gelemiyorum bu ayrı bir tartışma konusu tabiki. fakat böyle bir kadının  erkeğin hayatında yaratacağı farkı düşündüm. aşağı yukarı her erkeğin farkında olsun veya olmasın en önemli sorunu onu anlayabilen bir kadın olmamasıdır hayatında. kadın erkek arasında varolan birçok  ihtilafın her zaman daha çok diyalog ve karşılıklı birbirini anlayabilmekten geçtiğine inanlardan olmuşumdur. fakat pop kültürün çok hızlı tüketim olduğu günümüz dünyasında malesef ilişkiler bu diyalog ve biribirini anlayabilme evresine gelemeden tükenmiş oluyor. birbirimizi tüketiyoruz hayattı tüketiyoruz. bugün tekrar bırakın beni anlayabilmeyi gerçekten bende fark yaratabilecek bu kadının var olduğu fikri bile çok hoşuma gitti benim için sadece bir köşede olsa bile..