14 Aralık 2009 Pazartesi
ankara, yine yaptın yapacağını...
7 Aralık 2009 Pazartesi
dört'te dört
inanılmaz bir değişim yaşıyor takım. kocaeli maçından önce bir anda kendimi ankara biletlerini alırken buldum. şimdi sahaya baktığımız zaman futbol adına çok komplike işler varyasyonlar değil, basit şeyler, ayağa pas, 4 kişilik hücum timinin orta sahayı çabuk katedip bir anda rakip sahada bitivermesi gibi gibi. maç öncesi ilk defa çok rahatım kesin galibiz diyorum en ufak bir tereddütüm dahi yok. nitekim skor beni yanıltmıyor 2-0. şimdi ne oldu bu takımada düşermiyiz acaba derken böyle bir seriye imza attı ve inşallah altı'ya bağlıyacak bu galbiyetleri. sanırım futbol esasında çok basit bir oyun, bu basit oyunu zorlaştırmak çok komplike bir şeymiş gibi laf kalabalığı yapmak futbolcuların kafasını bulandırıp,üstlerinde acaba becerebilecekmiyim hocanın söylediklerini şeklinde baskılara yol acıyor. kocaeli maçına bakıyorum takım ne yapıyor da bu kadar farklı diye sonuç koca bir hiç. takım iyi pas yapıyor, ortasaha'yı hızlı geçebilen 4 oyuncuyla sağlı, sollu gerekirse ortadan hücüma çıkıyor. iki tane ön liberosu o kadar iyi oturmuş ki defans'a fazla iş düşmüyor. şu bahsettiğim şeyleri iki,üç yıllık her aktif futbol seyircisi analiz edebilir. hoca'ya bakıyorum hoca'da çok basit ve düz şeyler söylüyor. mesela kocaeli maçı öncesi rakibin puan durumundaki sıralamasına bakıpta rehavet'e kapılmamalıyız diyor. belki de türk futbolunun en klişe ama bir o kadar da doğru demeçlerinden biri. buna rağmen takımda bir laubalilik seziyoruz çok cömertce harcanıyor pozisyonlar fakat takım kazanıyor hem de öyle çok büyük bir çaba veya mücadele göstermeden. esasında futbol gerçekten basit bir oyun. sanırım burada önemli olan futbolcularında buna inandırılıp bu yönde motive edilebilmeleri çünkü siz bir futbol dehasıda olasanız sahaya çıkıp mücadele eden 11 kişilik bir ekip herşey onların ellerinde veya ayaklarında. şu da çok önemli bence siz karşıdaki insanın sizi anlayabildiği kadar varsınız gerisi hikayedir. o yüzden herkesin anlayabileceği şekilde ifade ederseniz herkesin yapması gerekeni verim artabilir.
1 Aralık 2009 Salı
rize seferi
yeni bir dönem
7 Kasım 2009 Cumartesi
ve gemiler batar
12 Haziran 2009 Cuma
2 Haziran 2009 Salı
25 Mayıs 2009 Pazartesi
20 Mayıs 2009 Çarşamba
nur içinde yat Türkan Saylan
Ertuğul Özkök:"BU fotoğrafa iyi bakın. Hayatının belki de son günlerini yaşayan bu kadının yüzündeki ifadeyi, bakmakla yetinmeyin, inceleyin.
Kemoterapiden dökülmüş saçlarını göstermemek için başına örttüğü eşarba, boynuna taktığı o kırmızı fulara, "time out" (mola) işareti yapan eline bakın.
Çünkü bu fotoğraf, ülkemizde bir dönemin sembolü olacaktır.
Portekiz'de silahın ucuna takılan karanfil neyse onun gibi bir şey.
Tiananmen Meydanı'nda tankın önünde duran genç neyse onun bu versiyonu.
Çünkü bu olayda, içinde vicdan denen şeyin zerresi kalmış her insana dokunan bir şey var.
Kimine, bütün hayatını toplumsal yardımlaşmaya vermiş bir kadına yapılan muamele dokundu.
Kimine, hayatı için mücadele eden bir kadına, kan verilirken yapılan muamele dokundu.
Kimine, hayatını Cumhuriyet nesilleri yetiştirmek için harcamış bir zamane "Çalıkuşu Feride"sine yapılan hoyratlık dokundu.
Bana ise o sözler:
"İnşallah aşk mektuplarımı da almamışlardır" şakası.
* * *
Kanserle mücadele ederken "time out" alıp, bu harikulade şakayı yapabilen insan.
Evi, terörist muamelesi yapılarak aranırken bu şakayı yapma gücünü koruyabilen bir insan.
Bu yaşında hálá aşk mektuplarını saklama cesareti olan bir kadın.
Aşk mektubu yazıp, aşk mektubu almış bir kadın.
Yani o saklanacak mektupların taşıdığı aşkları yaşamış bir kadın.
Bana işte bu dokundu.
Ne Ergenekon, ne bilmem ne.
Bana işte bu dokundu.
İşte o yüzden kimse bu fotoğrafın altından kalkamaz.
Er veya geç bu fotoğraf bir bumeranga dönüşür.
Bir bakarsınız, fırlattığınız o balta geri dönmüş, alnınızın ortasına yapışmış.
Leke olarak yapışmış.
* * *
Aklıma kendi aşk mektuplarım geldi.
Üniversite yıllarımda karıma Paris'ten yazdıklarım.
Onun bana yazdıkları.
İlerde beni aramaya gelen olursa, yerini şimdiden söyleyeyim, boşuna aramasınlar.
Evimde bir kasada duruyor.
Anahtarı karımda. İçinde birkaç tapudan başka bir şey de yok.
Anlayacağınız en kıymetli malımız o mektuplar.
İlhan Selçuk olup bitenin adını dün koydu:
"Ergenekon rejimi."
Bu yeni bir rejim.
Memleket, bütün aşk mektuplarından ve onların müelliflerinden kurtarılacak.
* * *
Ama, korku imparatorluklarının istiap haddi vardır.
Tanıdığım birçok insan o noktayı geçti.
Korkuyorlardı, artık korkmuyorlar. Telefonlarını "Hayırlı kayıtlar" diye açıp, dalga geçmeye başladılar.
Dinleyenlerin sinirini altüst edecek kadar kararlılar.
Korkunun aşıldığı nokta, direnişin start aldığı çizgidir.
Bundan böyle gözaltına alınacak herkes, o asri Ziverbey'lere göğsünü gere gere gidecektir.
Kimse yüzünü saklamayacaktır.
Çünkü artık herkes biliyor ki, yüzünü saklaması gerekenler Türkan Saylan'lar değildir.
Böyle anlarda ilk işaret fişeği sanatçılardan gelir.
Mehmet Ali Erbil.
Arkasından Tarık Akan.
Ve önceki akşam Genco Erkal.
Mütevazı hayatına epey katkısı olabilecek 60 bin liralık çeki, bir dakika düşünmeden, Türkan Saylan'ın başında bulunduğu derneğe bağışlaması var ya...
İşte o üçüncü işaret fişeğidir ve emin olun çok ciddidir.
Yolun sonu bellidir. Yarın onları da içeri almaya başlarsınız ve bir Amok koşusu başlar.
Bu koşudan herkes orasında burasında yara bereyle çıkar.
Kim yararlanır derseniz?
Bu hoyrat toz dumanın içine saklanıp kurtulacak olan darbeciler ve çete mensupları."
ikinci raunt
ilk raunt
14 mayıs perşembe akşamı fixx'de başlıyor hikayemiz. çok uzun soluklu bir yolculuk olacağı o akşam belli oluyor zaten. neredeyse hiç uyumadan geçiyoruz alana, gülmekten yanaklarımız ağrıyor ankara'ya inene kadar. kahvaltı falan derken bir anda bilkentte buluyoruz kendimizi eski mezunlar var yanımızda özlemişler. gırgır,şamata bitmiyor uzun süre boyunca ve çokça bira tüketildikten sonra kavga dövüş stadın oraya geçiyoruz ben erken geçtiğimizi düşünenlerdenim saat 13:00 staddayız maç 16:00'da. bir ova düşünün tam ortasına bir stad koymuşlar stadın bütün tribünlerinin üstü açık. cehennem sıcağı var stadın etrafında ama bize değil hemen stadın etrafında ki en serin ve gölge yeri bulup buzluktaki biralarımız içmeye devam ediyoruz. artık sarhoşuz ve maça girmeye hazırız fakat orada seri serin soğuk biraları içerken hesaplayamadığımız bir şey var oda tribünün çok fena sıcak olduğu. maç başlıyor hepimiz kavruluyoruz takribi 5 dakikada bir aşağıda neredeyse duş alıyoruz. ilk 45 dakikayla ilgili tek hatırladığımız şey devamlı su içtiğimiz. ikinci yarı maçında stresi ile ayılmaya başlıyoruz fakat hala çok sıcak. çok ksır bir maç oluyor iki tarafta çok temkinli oynuyor olası bir hatanın geri dönüşü yok elenen veda edicek süper lig hayaline. maç uzatmaya gidiyor stresten kimse kimseyle konuşamıyor ilk yarı üstü çıplak dans eden sarhoşlardan eser yok. ve uzatmalardada eşitlik bozulmuyor. maç penaltılara kalıyor. kerem'e güveniyoruz nitekim 3 tane penaltı kurtararak finale adımızı yazdırıyor kerem. inanılmaz bir sevinç yaşıyoruz maçtan sonra çok yakınız bir tane 90 dakika kalıyor 14 yıllık özleme..
18 Mayıs 2009 Pazartesi
14 Mayıs 2009 Perşembe
"gemiler mi batacak o zaman batsın"
4 Mayıs 2009 Pazartesi
karşıyaka taraftarlar derneği
playoff yolcusu kalmasın
22 Nisan 2009 Çarşamba
bizimkisi bir aşk hikayesi
21 Nisan 2009 Salı
manisa'nın ardından
14 Nisan 2009 Salı
ergenekon
Kız Çocuklarının Eğitimine Burs Desteği
(Bu kapsamda 36.000 Kız Öğrenciye Burs Desteği Verilmiştir)
- Anadolu’da Bir Kızım Var, Öğretmen Olacak
- Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları (Kardelenler)
- Baba Beni Okula Gönder
- Meslek Liselerinde Elektronik Eğitimi Alan Gençlere Destek
- Bilgi Toplumu Kızları
- Her Kızımız Bir Yıldız
- Geleceği Taşıyan Kızlar
- Geleceğin Sigortası Kızlarımız
- Geleceğin Aydınlık Kızları
Üniversite, Yüksel Okul Öğrencilerine Burs Desteği
(Bu Kapsamda 22.000 Üniversite Öğrencisine Burs Desteği Verilmiştir)
- Bir Işık da Siz Yakın
- Gençlere Destek
- Geleceğin Doktorları
- Geleceğin Sanatçıları
- Geleceğin Yöneticileri
Okul, Yurt, Toplum Merkezi Yaptırma ve İyileştirme
- YİBO’ları İyileştirme
- Ana Sınıfları ve Oyun Parkları
- Okul Yaptırma
- Yurt Yaptırma
- Toplum Merkezi Oluşturma
Eğitsel, Kültürel ve Sosyal Gelişime Destek
- Yetişkinlere Okuma Yazma Eğitimi “Ulusal Eğitime Destek”
- İl, İlçe ve Okullara Kitaplık ”Bin Çiçek Açsın, Bin Fikir Yeşersin”
- Meslek Edindirme ve Eğitime Destek
- İnsan Hakları Eğitimi
- Panel, Çalıştay, Konferans Düzenlemek
- Kitap Yazımı ve Yayımı
- Gençlere Eğitim (Deniz Yıldızı)
- Gençlik Kurultay ve Çalıştayları
- Çocuk Kulüpleri
- Yaz-Kış Okulları
- “Orada Bir Okul Var Uzakta” Okullara Malzeme Temini
- “Bilgili Ol, Bağımlı Olma”
Sanata Destek
- Anadolu Okullarını Müzik Aletleri ile Donatma
- Tiyatro ve Müzik Grupları Oluşturma, Konserler Düzenleme
- Okul-Müze Eğitim Günleri
- Resim ve Fotoğraf Sergileri
adios ?!?
13 Nisan 2009 Pazartesi
derbi üzerine
derbi maçları yönetmek zordur eyvallah kabul edebiliriz bu yuvarlak cümleyi fakat bence derbilerin hakemi unvanını almış, rüştünü ispatlamış fırat aydınus o milyon dolarlık kramponlar karşısında ezildi iki büklüm oldu maça ağırlığını otoritesini koyamadı. pek fazla yanlış kararı olmamasına rağmen maalesef maçın sonunda ki o rezilliğin baş mimarıdır. çok önceden çıkarabileceği kartlar maçın bu şekle girmesi önlenebilirdi.iki tarafada yaranıp tepki çekmemek adına gösterdiği tolerans son zamanların en çirkin görüntülerini izletti bizlere ekranlar başından.
bir istanbul hikayesi
8 Nisan 2009 Çarşamba
yatak odasındaki kamera
“Yaprak Dökümü”nde adı sürekli olaylarla anılan kötü adamı Oğuz’u canlandıran Tolga Karel, menajeri Mustafa Yener’in 6 bin 750 TL’sini çaldığı iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Sevgilisi Öykü Çelik'le komşusuna ziyarete gittiği sırada menajerinin evinde bulunduğunu belirten Karel,şöyle dedi:"Eve geldiğimizde Yener evde değildi.Yatak odasındaki kasadaki paranın yerinde olmadığını fark ettim.Yatak odasında kamera olduğu için hemen görüntülere baktım. Yener'in kasayı açıp parayı aldığını gördüm ve hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundum." Şimdi burada asıl benim ilgimi çeken konu niye kimse yatak odasındaki kamerayı merak etmemiş. yoksa herkesin yatak odasında kamera varda benimkinde mi yok sadece ilginç. |