20 Mayıs 2009 Çarşamba

nur içinde yat Türkan Saylan





Ertuğul Özkök:"BU fotoğrafa iyi bakın. Hayatının belki de son günlerini yaşayan bu kadının yüzündeki ifadeyi, bakmakla yetinmeyin, inceleyin. 

Kemoterapiden dökülmüş saçlarını göstermemek için başına örttüğü eşarba, boynuna taktığı o kırmızı fulara, "time out" (mola) işareti yapan eline bakın.


Çünkü bu fotoğraf, ülkemizde bir dönemin sembolü olacaktır.
http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=7770289

Portekiz'de silahın ucuna takılan karanfil neyse onun gibi bir şey.

Tiananmen Meydanı'nda tankın önünde duran genç neyse onun bu versiyonu. 

Çünkü bu olayda, içinde vicdan denen şeyin zerresi kalmış her insana dokunan bir şey var.

Kimine, bütün hayatını toplumsal yardımlaşmaya vermiş bir kadına yapılan muamele dokundu.

Kimine, hayatı için mücadele eden bir kadına, kan verilirken yapılan muamele dokundu.

Kimine, hayatını Cumhuriyet nesilleri yetiştirmek için harcamış bir zamane 
"Çalıkuşu Feride"sine yapılan hoyratlık dokundu.

Bana ise o sözler:

"İnşallah aşk mektuplarımı da almamışlardır" şakası.

* * *

Kanserle mücadele ederken 
"time out" alıp, bu harikulade şakayı yapabilen insan.

Evi, terörist muamelesi yapılarak aranırken bu şakayı yapma gücünü koruyabilen bir insan.

Bu yaşında hálá aşk mektuplarını saklama cesareti olan bir kadın.

Aşk mektubu yazıp, aşk mektubu almış bir kadın.

Yani o saklanacak mektupların taşıdığı aşkları yaşamış bir kadın.

Bana işte bu dokundu.

Ne Ergenekon, ne bilmem ne.

Bana işte bu dokundu.

İşte o yüzden kimse bu fotoğrafın altından kalkamaz.

Er veya geç bu fotoğraf bir bumeranga dönüşür.

Bir bakarsınız, fırlattığınız o balta geri dönmüş, alnınızın ortasına yapışmış.

Leke olarak yapışmış.

* * *

Aklıma kendi aşk mektuplarım geldi.

Üniversite yıllarımda karıma Paris'ten yazdıklarım.

Onun bana yazdıkları. 

İlerde beni aramaya gelen olursa, yerini şimdiden söyleyeyim, boşuna aramasınlar.

Evimde bir kasada duruyor.

Anahtarı karımda. İçinde birkaç tapudan başka bir şey de yok.

Anlayacağınız en kıymetli malımız o mektuplar.

İlhan Selçuk olup bitenin adını dün koydu:

"Ergenekon rejimi."

Bu yeni bir rejim.

Memleket, bütün aşk mektuplarından ve onların müelliflerinden kurtarılacak.

* * *

Ama, korku imparatorluklarının istiap haddi vardır.

Tanıdığım birçok insan o noktayı geçti.

Korkuyorlardı, artık korkmuyorlar. Telefonlarını 
"Hayırlı kayıtlar" diye açıp, dalga geçmeye başladılar.

Dinleyenlerin sinirini altüst edecek kadar kararlılar.

Korkunun aşıldığı nokta, direnişin start aldığı çizgidir.

Bundan böyle gözaltına alınacak herkes, o asri Ziverbey'lere göğsünü gere gere gidecektir.

Kimse yüzünü saklamayacaktır.

Çünkü artık herkes biliyor ki, yüzünü saklaması gerekenler 
Türkan Saylan'lar değildir.

Böyle anlarda ilk işaret fişeği sanatçılardan gelir.

Mehmet Ali Erbil.

Arkasından Tarık Akan.

Ve önceki akşam 
Genco Erkal.

Mütevazı hayatına epey katkısı olabilecek 60 bin liralık çeki, bir dakika düşünmeden, Türkan Saylan'ın başında bulunduğu derneğe bağışlaması var ya...

İşte o üçüncü işaret fişeğidir ve emin olun çok ciddidir.

Yolun sonu bellidir. Yarın onları da içeri almaya başlarsınız ve bir Amok koşusu başlar.


Bu koşudan herkes orasında burasında yara bereyle çıkar.

Kim yararlanır derseniz?

Bu hoyrat toz dumanın içine saklanıp kurtulacak olan darbeciler ve çete mensupları."

 
  
    ülkemde sayıları gittikçe azalan, kendini insana , çağdaşlığa , cehaletle savaşmaya adamış korkusuz , onurlu , dürüst ve idealist bir cumhuriyet kadınlarından biriydi. onbinlerce çocuğun okuyup iyi ve çağdaş eğitim görebilmesi için , insanların medeni bir şekilde haklarını savunabilemesi için , herkesin üstünde yaşadığı toprağı tanıyabilmesi için , kimsenin bakmaya cesaret edemediği cüzzamlı hastalara kucak açıp onları kucakladığı için kendisinin önünde saygıyla eğilirim. nur içinde yat Türkan Saylan mekanın cennet olsun..

ikinci raunt

 cumartesi günü epey geziniyoruz ankara'da gerçi hep aynı muhitteyiz çok büyük bir mavişehirin içindeyiz. o kadar heyecanlıyız ki daha geceden başlıyor vakit geçmemeye güzel yemekler ve sohbetler eşliğinde bitiriyoruz geceyi. kesinlikle uyuyamıyorum heyecandan. birazda okay kardeşimin senfonik horultuları da uyutmuyor. bir önceki geceki oda arkadaşımı mumla arıyorum. beklenen maç günü geliyor çatıyor uğur bozulmasın diye tekrar bilkent'te başlıyoruz içmeye 64 otobüs'ün yola çıktığını haber alıyoruz izmir'den. 100 ve üstü beklentimiz vardı fakat öğreniyoruz ki ankara tandoğan'daki miting sebebi ile aydın'a kadar taranmasına rağmen otobüs bulunamıyor. insanların maça gelebilmek uğruna belki bir otobüs daha ayarlanır diye 13:00 lere kadar çarşıda beklediğini öğrenince duygulanıyorum. bu sefer olacak sanırım diyorum içimden gerçekten çok inanmış durumdayız. stadın oraya ulaştığımızda saat 18:00. binlerce özel araç var. bir saat kadar bira içiyoruz stadın dışında. iyice kalabalıklaşıyor ortalık ve stada girmeye karar veriyoruz. rakip kasımpaşa tedirginiz çok, final takımı değiliz çünkü tecrübesiz ve genç bir takımız. maç başlıyor ve maça büyük bir şans'la başlıyoruz 3.dk 1-0 öne geçiyoruz herşey çok güzel stad bir karnaval yerine dönüyor taraftar inanmış yıkıyor ortalığı.

 golden sonra klasikleşmiş bir karşıyaka var sahada hücüm yerine daha çok skoru korumak üstüne kuruyor bütün planını ilk yarının sonu geliyor, artık heyecan çok büyük. son 45 dakika tamamlayabildiğimiz takdirde 14 yıldır uzak olduğumuz süper lige geri döneceğiz.
 ikinci yarı başlıyor kasımpaşa biraz etkili başlıyor bizim skor koruma üzerine kurulmuş olan oyun planımızda fazla değişiklik yok. 55.dakikada erhan'la skoru eşitliyor rakip takım o an hissediyorum elimizden kayıp gittiğini bütün sezonun emeklerinin. golden sonra iki takımda maçı uzatmaya götürmek istercesine sakin. nitekim maç uzatmalara gidiyor. ara ara oyunun değişik dakikalarında etkili oluyoruz golde kaçırıyoruz fakat golü bulamıyoruz. stadda inanılmaz bir tezahürat yapılıyor hepimizin tüyleri diken diken ve seslerimiz kısılmış durumdayken 115. dakikada geliyor bizi yıkan gol. yaklaşık 10.000 kişinin kabusu başlıyor. kimse tutamıyor gözyaşlarını bu kadar yaklaşmışken süper lige elimizden kayıp gidiyor. ankara'da yaşanmış bütün güzel anılar kapkara bir kabusa dönüşüyor. 
 maç sonunda aşırı motive olmuş bazı rakip futbolcuların el kol hareketiyle homurdanmaya başlayan tribünler, karşı takım seyircisinin sahaya girip bizim tribünlere doğru gelip el kol hareketi yapmasıyla iyice çıldırıp stada girerek maalesef istenmeyen bazı olayların yaşanmasına sebeb olmuştur. fakat buradaki güvenlik zaafiyetine'de değinmeden geçemeyeceğim bu kadar önemli maçın oynandığı stadın içinde 100 tane jandarmayla kontrol etmeye çalışırsan maalesef bir takım olaylarında yaşanmasının önüne geçemezsin. 
 
 sonuç olarak süper lig hayallerimizi bir sene daha ertelemiş olmanın verdiği buruklukla önümüze bakacağız. fakat şu önümüzdeki üç ayın nasıl geçecegine dair hiçbir fikrim yok.

ilk raunt




 14 mayıs perşembe akşamı fixx'de başlıyor hikayemiz. çok uzun soluklu bir yolculuk olacağı o akşam belli oluyor zaten. neredeyse hiç uyumadan geçiyoruz alana, gülmekten yanaklarımız ağrıyor ankara'ya inene kadar. kahvaltı falan derken bir anda bilkentte buluyoruz kendimizi eski mezunlar var yanımızda özlemişler. gırgır,şamata bitmiyor uzun süre boyunca ve çokça bira tüketildikten sonra kavga dövüş stadın oraya geçiyoruz ben erken geçtiğimizi düşünenlerdenim saat 13:00 staddayız maç 16:00'da. bir ova düşünün tam ortasına bir stad koymuşlar stadın bütün tribünlerinin üstü açık. cehennem sıcağı var stadın etrafında ama bize değil hemen stadın etrafında ki en serin ve gölge yeri bulup buzluktaki biralarımız içmeye devam ediyoruz. artık sarhoşuz ve maça girmeye hazırız fakat orada seri serin soğuk biraları içerken hesaplayamadığımız bir şey var oda tribünün çok fena sıcak olduğu. maç başlıyor hepimiz kavruluyoruz takribi 5 dakikada bir aşağıda neredeyse duş alıyoruz. ilk 45 dakikayla ilgili tek hatırladığımız şey devamlı su içtiğimiz. ikinci yarı maçında stresi ile ayılmaya başlıyoruz fakat hala çok sıcak. çok ksır bir maç oluyor iki tarafta çok temkinli oynuyor olası bir hatanın geri dönüşü yok elenen veda edicek süper lig hayaline. maç uzatmaya gidiyor stresten kimse kimseyle konuşamıyor ilk yarı üstü çıplak dans eden sarhoşlardan eser yok. ve uzatmalardada eşitlik bozulmuyor. maç penaltılara kalıyor. kerem'e güveniyoruz nitekim 3 tane penaltı kurtararak finale adımızı yazdırıyor kerem. inanılmaz bir sevinç yaşıyoruz maçtan sonra çok yakınız bir tane 90 dakika kalıyor 14 yıllık özleme..

18 Mayıs 2009 Pazartesi

14 Mayıs 2009 Perşembe

"gemiler mi batacak o zaman batsın"


Reha Kapsal: "Sampiyonluk maçını inşallah dışarıda kazanalım. O gün otelde kalalım. Taraftar gece için hazırlıklara başlasın. Akşam hava kararmadan 17.00 gibi uçakla İzmir’e inelim. Havalimanından gelişimiz 5-6 saat bulur. Tam trafik kilitlensin. Alaybey virajından aşağıya doğru sarkılmayı düşünüyorum. 4 saatte Mavişehir’in oradan çıkalım. O coşku herkeste yaşansın. Gemiler mi batacak o zaman batsın. Bu hazzı yaşamak için buralardayım. Bunları da yaşatacağım inşallah."


4 Mayıs 2009 Pazartesi

karşıyaka taraftarlar derneği

 karşıyaka taraftarlar derneği ve çarşı bu sene o kadar güzel işlere imza attılar ki bu sevinç en fazla onların hakkı. bu sene takımlarını hiçbir deplasmanda yalnız bırakamayan bu cefaker taraftarlar son 90 bitene kadar desteği hiç kesmediler ve son gülen onlar oldu. özellikle bu sene seyircimizin sebeb olduğu hiçbir olay yok.(manisa maçı hariç). her hafta toplantı yaparak taraftarları gerek uyararak gerekse fikir alışverişinde bulunarak yani diyalog kanalıyla başardılar bunu. nereden bakarsanız 2 haftada bir idman ziyaretleriyle takım ne kadar sahipsiz olursa olsun en azından taraftarının arkasında olduğunu hissettirdiler. dün akşam eski futbolcumuz bizden sonra oynadığı yerlerle ilgili değerlendirmede bulunurken şöyle kelimeler döküldü kendisinden: "buradayken para alıp almamak o kadar sorun değil burda gece tesislere gelip köprüde 500 tane meşale yakıyorlar yatağından kalkıyorsun, nasıl oynamayacaksın o adamı görünce. sende tekme'ye kafa atıyorsun, adam inanmış sana kayıtsız bakıyorsun adam her deplasmanda her yerde seni destekliyor kendini ihanet etmiş hissediyorsun iyi oynamadığın zaman." futbolcu açısından bu kadar önemli yani bu iş özellikle bizim takım gibi genç bir takımın üzerinde çok olumlu etkisi oldu bu sene hem çarşının hemde karşıyaka taraftarlar derneğinin. iki oluşumada canı gönülden teşekkür ederim bu seneki sabırları özverileri inançları için... bu başarı onların başarısı.. bu emeklerinin karşılığı olarak derneğin altında hiçbir iletişim kanalı kullanılmadan spontane oluşan bu kalabalıkta dün akşam onlara bağlılıklarını ve saygılarını gösterdi.. alkışlar derneğe, alkışlar çarşıya, alkışlar taraftara yani bizlere....

playoff yolcusu kalmasın

 çok uzun bir gün oluyor cumartesi günü. klasik cumartesi koşuşturmaları oradan oraya derken sonunda foça'ya huzura ulaşıyoruz. hayat çok yavaş ve sakin foçada çok özlemişim. çok keyifli sohbetler esnasında farkına bile varamıyoruz esasında yemekte olduğumuzun. kalmak lazım ama mümkün değil yarın maç var... dönüş yolunda camdan dalıp gitmişim playofflar nerede olur acaba? bünye çok yorgun ama devam diyorum. avni'ye gidiyorum biraz sohbet biraz dertleşme biraz chicago boston maçı eşliğinde günü ağartıyoruz.

 maç günü geliyor çatıyor bütün sezonun emekleri bu son 90 dakika'da belli olacak. gidilen onca yer, yaşanan o kadar heyecan,hüzün ve sevinçlerin babası bu son 90 dakika. iddaa kuponları sivas maçı derken atıyoruz kendimizi sokağa, dayanamıyor bünye heyecandan. fırtına öncesi bir dinginlik var içimizde.nevruşu alıp geçiyoruz stada. saat 17:27'de giriyorum stada boluspor lu topçular ısınıyor önümde alsancak stadını özlemişim direk iletişim kurabiliyorsun tribün stada çok yakın çünkü. tribünler yavaş yavaş doluyor santra ile birlikte kapanıyor kapalı tribünün kapısı stada doluya çok yakın. 

 istekli başlıyoruz maça yavaş yavaş oyunu rakip sahaya yıkıyoruz. top yapıyoruz. rakip takım sakin garantilemiş durumdalar playoffu. dakikalar 24'ü gösterirken yaklaşık 50 dakika sürecek bir kabus başlıyor. bir kontra atak inanılmaz bir gol yiyor kerem. golü atan uğur(altyapımızdan yetişen eski karşıyakalı) sevinemiyor golü attığına. 0-1. kendimize gelemeden 5 dakika sonra rıdvan direk kırmızı kartla oyundan atılıyor donup kalıyorum yerimde kımıldıyacak halim yok kısmi bir felç durumu var vücudumda.sigarayla sigara yakıyorum. devre bitiyor. devre arasında hepimiz isyanlardayız herkese sallıyoruz (bkz:eleştirmek). çok emek verdik bu sene böyle bitmemeli diyorum içimden. ikinci devre başlıyor hareketliyiz ve yükleniyoruz. 55. dakikada buluyoruz golü. zafer sağdan sürüklediği topu ferhatla buluşturuyor sadece dokunuyor ferhat.1-1. iki dakika içinde tekrar bir şok golü görüyoruz kalemizde.1-2. takribinde adanadan gol haberi geliyor playoffu kaçırmak üzereyiz herkes çok gergin dakikalar akıyor. 74. dakikada zaferin ortasıyla önder atıyor golü.2-2. çok güzel bir dakikada geldi gol herkes inanıyor çevireceğimize bu maçı. dakikalar geçtikçe stres artıyor şuursuz bir baskı kurduk. ama girmiyor girmiyor yok çizgiden çıkarıyorlar yok kaleci çeliyor bir türlü olmuyor gol.4 dakika uzatma gösteriyor hakem. çok zor karşıyakalı olmak ömrümden bir 5 yıl gitti sanırım. 90+3 fuat çıkıyor içeri doldurulmuş serbest vuruşa kafasını sokmasıyla birlikte yıkılıyor stad gollllll.3-2. aynı anda altayın gol haberi geliyor playoff gitmişken son dakikada garantiliyoruz playoffu. altayla ödeştik. kimse hakim olamıyor gözyaşlarına sinirler alt üst olmuş.ve 90+3 te o kabus yerini bir rüyaya bırakıyor. 

 şimdi burada sakin kafayla dikkatleri çekmek istediğim bir kaç nokta var. dün aşırı motive olmuş bir karşıyaka vardı sahada 28. dakikada rakip oyunucunun kaval kemiğine basan 17 yaşındaki rıdvanın başka bir açıklaması yok. 2-1 mağlup iken topu dağlara taşlara vuran uğur'a sataşan kerem. girdiği her her ikili mücadelede bir şekilde rakibi indiren ve sonunda atılan kıvanç. hakeme isyan ederek sahadan atılan yardımcı hocamız yalçın hoca. dün bu aşırı motivasyon az kalsın bize çok pahalıya mal oluyordu. fakat bunca olumsuzluklara rağmen bu noktadan böyle önemli bir maçı döndürebilmek çok büyük bir başarıdır. 

 playoffdayız artık iki 90 dakika daha atlatabildikmi yenilmeden superligdeyiz. bu sezon alkışlar önce bu büyük taraftara. taraftarın azmiyle gelindi sayılır buralara. reha hoca için zaten buraya yazabileceğim bütün kelimeler yetersiz müthiş bir taktisyen 15 trilyon bütçeyle playoffa kalamayan takımlar var ligde. futbolcular bu kısıtlı imkanlara rağmen mücadeleyi son saniyeye kadar bırakmayıp müthiş bir geri dönüşün mimarları oldular dün akşam. yönetim elindeki kısıtlı kaynakları akıllıca kullandı ve elinden gelen herşeyi yaptı. bu playoff zaten hakkımızdı ve aldık. şimdi futbolcusundan taraftarına hocasından yönetimine herkes bu kadar kenetlenmişken yaratılacak bir maddi kaynak'la süperlig çok yakın inşallah bu tarihi fırsatı tepmeyiz.